Arabistanlı Lawrence tecavüze uğradı mı?

5 10 2006

http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2006/mayis/21/izdusum.html

Bu makalenin başında yazanlar gerçekten söylendiği gibi. En azından James Barr’dan yaptıkları alıntı doğru. Bu konuda 17. bölümde değinen Barr hem Lawrence’ın önceden söylediklerine hem de Ingiliz anlatımına ters giden durumu açıklıyor. Encyclopedia Britannica bu anlatımın tipik bir örneği olarak dikkat çekici:

“Kasım ayında Lawrence Deraa’da Arap elbiseleri içinde bölgeyi incelerken öyle görünüyorki yakalanmış ve kaçmadan önce acımasızca cinsel tacize uğramış. Daha sonra kendisinin bazen açıkladığı bazen de yalanladığı olay ruhunda bir daha iyileşmeyecek derin yaralar bırakmıştır.”

Barr ise tam aksine Lawrence’ın işkenceden mazoşist bir zevk aldığını kendi yazılarında söylediğine de değiniyor bu bölümde. Bölümün sonunda Barr’ın özeti şöyle:

Deraa’da geçekten [kamçılanma] isteğini azdıran birşey oldu mu, ya da LAwrence nefret edilen bir düşmanın adını iyice kötüye çıkarmak ve kötü eğilimlerini sansüre uğramayacak ve meslektaşları tarafından ayıplanmak yerine acınmak için uydurdu mu kanıtlamak şu anda mümkün değil. Ama şimdi Lawrence’ın günlüğünün sayfalarını içindekiler daha sonra dünyaya yayacağı hikayeye uymuyor diye koparmış olması oldukça muhtemel görünüyor. (James Barr. Setting the Desert on Fire: T.E. Lawrence and Britain’s Secret War in Arabia. Bloomsbury. 2006. pp. 199-200).

Yeni Safak makalesinde “Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere adına yalan vaatlerle Mekke Şerifi Hüseyin’ı Osmanlı devletine karşı isyan ettiren casus…” ifadesine yer verilmis. Oysa bu cümle gerçeklerden biraz sapıyor. Şerif Hüseyin’e ayaklanması için birsürü yalan vaat edildiği çok doğru ama bunların hiçbiri (en azından önemli bir kısmı) Lawrence tarafından edilmedi. O dönemde Kahire’de İngiltere Yüksek Temsilcisi olan McMahon Hüseyin ile ilk görüşmeleri yapıp Arapların bağımsızlığı ve Suriyeyi de kapsayan bir toprak altında Hüseyin’in hükmedeceği bir ülke sözü vermişti. Hüseyin aynı zamanda Osmanli Padişahindan sonra gelen Halife de yapılacaktı. Lawrence işin içine girdiği zaman (Ekim 1916) yalan vaatler çoktan verilmişti. Lawrence aslında Arapların yanındaydı bu konuda. Onlara verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyordu. Özellikle Sykes-Picot anlaşmasıyla Suriye’nin Fransızlara verilmesine kesinlikle karşıydı. Öte yandan Şerif Hüseyin hernekadar Osmanlılara o zamana kadar sadık biri olmuş olsa da kendisi de ayaklanma fikrini değerlendiriyordu. Yine de ingilizlerin yardımı olmadan başarılı olamayacakları onun için de açıktı.

Başka bir alıntı da şöyle: “Buna göre, “Çağımızın en efsanevi casusu” ve “Osmanlı’nın bölgedeki egemenliğine son veren adam” deyimleri palavradır.” Lawrence’in büyük bir kahraman olmadığı doğru. O da birçoğu gibi tarihteki yeri oldukça abartılmış insanlardan biri aslında. Özellikle Arap ayaklanmasında LAwrence dışında birçok İngilizin de büyük payı olduğu kabul edilen bir görüş . Ama Lawrence’in tecavüz hikayesinden çok insanın kendine bir ingiliz’in Hicaz’da ne işi olduğunu sorması gerekir. Oxford’ün İngiliz Emperyalizmine subay ve memur yetiştiren Klasik ve Orta Doğu Kültürleri bölümlerinden çıkan sıradan oryantalistlerden biridir aslında Lawrence ve diğer ülkelerin gidişatını entrika ve yalan vaatlerle, o da olmazsa zor kullanarak değiştirebileceklerini düşünen bir imparatorluğun küçük bir memuru olmaktan öteye gitmemiştir.


İşlemler

Information

4 responses

4 10 2010
stifler

bence kesinlikle tecavuze ugramıstır ama zaten o yere bılerek gıden bırı oldurmekten ve olum ızlemekten zevk alan bıyımıs kendısının ıtıraf ettıgı 2 arap oldurmuslugu var dıye bılıyorum fılmden…

20 12 2010
Novacep

Yalandır iftiradır arkadaşlar…

4 05 2012
22 10 2012
ceceğen

hıç bir ingiliz asla çıkarları doğrultusunda adil olmaz asla

canakkalehotel için bir cevap yazın Cevabı iptal et